Siz de ZAGAlayın! 

Okan Bayülgen, yani nam-ı değer ZAGA ile yaptığımız röportaj bakalım sizi de bizi eğlendirdiği kadar eğlendirecek mi? 


- Biz Okan Bayülgen'i mizah yönüyle tanıyoruz! Peki birde sizin dilinizden Okan Bayülgen'in kim olduğunu öğrenebilir miyiz?

- Yalnızca mizah yönümle tanınmak aslında pek de tercihim değil...Zaten programlarımda yaptığım şey tam olarak mizah da değil; dünyanın bir çok yerinde yapılan türden bir talk show... Bu tarz programlarda genelde gündelik psikolojik nabız yoklamalar falan oluyor. Bu durumda kişinin ille de komedyen olması gerekmiyor; ama tabii ki program mizah içerikli...Hep komik olma gibi bir çabam da yok aslında. Film de çeviriyorum ve şu ana kadar nedense genelde dramatik rollerde oynadım...Sinan Çetin'le hala çekmekte olduğumuz filmde de böylesi bir rolüm var. Dramatik rollerle de kendimi kısıtlamak istemiyorum; mizahçı yönümü de televizyon ve radyoda kullandığım için insanlar beni iki türlü de tanıyorlar zaten... 

- Bizler sizi son derce esprili hazır cevap ve zeki olarak tanıyoruz. Kim bilir çocukken nasıldınız?Aklınıza gelen herhangi bir çocukluk anınızı anlatır mısınız?


- Küçükken çirkin, içine kapanık, kızlara yaklaşamayan, bütün gününü mastürbasyonla geçiren, yapabildiği tek şey futbol oynamak ya da kum savaşı yapmak olan bir çocuktum. O zamanlar hazır cevap, üzerinde şeytantüyü olan biri değildim... Bazı şovmen arkadaşlarımda da aynı sorunlar varmış; çocukluğunda fazlaca içine kapanıp olayları biriktirince, sonra kimse susturamıyor insanı... Çocukluk anısı anlatmıyorum; hepsi kötü!(Keh keh...) 

- Kariyerinizde hedeflediğiniz nokta nedir?

- Şimdi, ben bu tv olayını kariyerden saymıyorum, çünkü bu bir kariyer değil televizyon programı. Bildiğiniz gibi televizyon tüm dünyada gündemi ve insanları değerlendirebilecek bir güç; sizin, bir gün, bir ay ya da yıllarca süren bir televizyon şöhretiniz olabilir, fakat gerçekten televizyoncu değilseniz bir kariyeriniz de yoktur bence... Ancak gerçek televizyoncunun bir mesleği, bir kariyeri vardır... Devlet tiyatrosundan istifa ettikten sonra televizyona metinler yazdım, montaj yönetmenliği gibi bir çok farklı iş yaptım. Şimdi farkediyorum ki, özellikle kamera önüne geçtikten sonrası bir kariyer değil benim için. Sinema ve tiyatro için aynı şeyi söyleyemeyeceğim; onlar benim gözümle bakıldığında kariyer olarak görülebilir. Kendi aklımın ve gönlümün istediği gibi bir film yapmayı çok istiyorum... 

- Kendinizi bir virtüöz olarak görseniz size göre sizin ustanız kimdir?

- Bir komedyen virtüöz olamaz bence, çünkü virtüözlük görecelidir. Mesela bir enstrümanı çok iyi çalan birine virtüöz diyoruz. Aslında çoğu zaman bu kelimeyi yanlış yerlerde kullanıyoruz. Virtiöziteyi sağlıksız bir olay olarak görüyorum sanatçılar için. Yaratıcılıktan yoksun gibi geliyor bana. Kendimi hiçbir zaman, hiçbir konuda öyle görmedim... 

- Hayatta en çok örnek aldığınız insan? 

- Benim herhalde bir çok ustam vardır; sinema, tiyatro gibi konularda özellikle...Yanında çıraklık ettiğim ustaların sayısı yüksek; tek ustam yok anlayacağınız. Birçok başarılı kişiden alınmış, öğrenilmiş çok şey var; kopya edilmiş ya da tekrar edilmiş şeyler değil bunlar, öğrenilmiş şeyler... Zaten her konuda bizden öncekilerin tecrübelerinden yararlanmamız gerekiyor bence... 

- Şu aralar çok gündemde olan bir konudan söz etmek istiyorum! Bildiğimiz gibi şov ve müzik dünyamızın bir çok ünlü ismi askere gitmiş bulunmakta... Peki siz hangi zamanlarda hangi şartlar altında askerlik yapmıştınız?

- Ben Devlet Tiyatrosunda çalıştığım sıralarda devlet sanatçılarının askerliği düzenli olarak tecil ediliyordu. Ben de o yüzden yirmili yaşların sonunda askerlik yaptım. 2 ay Burdur'daydım. Şu sıralar askerlik adeta moda oldu; acaba yeniden mi gidip yapsam diyorum! Bu olayı böyle şov haline getirmemek lazım bence... Sonuçta herkesin yaptığı bir şey. Tarkan'ın Türkiye'yi kurtarması asker olarak da çok komik geliyor bana... 

- ZAGA adlı programı hepimiz büyük bir beğeniyle izliyoruz. Sizi herkes gayet iyi tanıyor; peki ZAGA programının gerisinde çalışan kişiler kimlerdir ve bu kişilerle diyaloğunuz nasıl? 

- Şimdi burada çok yararlı ve kreatif bir çalışma ortamı var. Benim ve yönetmenimizin başarısı bu ortamı sağlamak. Sonuçta hepsi farklı farklı insanlar; farklı kültürlere, farklı psikolojik yapılara sahipler..."Biz bir aileyiz" diyemeyiz, çünkü profesyonel bir ortam, fakat güzel bir ortam yaratmayı başardık. Değerli olan şey yıllardır beraber çalışmamız, birbirimize olan sadakatimiz... Sadakat de profesyoneldir. Böyle bir ortamda bir süre sonra zaten ortaya güzel fikirler çıkar; fikirlerin sahibi herkes olur...Biz ekipçe bir şeyler yapıyoruz. Formatımız bir Amerikan formatıydı, ama bir çok yeni adama örnek olduk. Zaga'da çalışan herkes aslında Zaga'da oynuyor da....Programlardaki disiplin ve sıcaklık herkese yansıyor. Ben de insanlara bunları gösteriyorum. "Biz bu hafta bunları yaptık ve bunları yaparken de kendimizi çok eğlendirdik" diyorum, üstüne bir de para veriyorlar. Ohhh, yeme de yanında yat! 

- ZAGA programının ortaya çıkışının ana unsurları nelerdir?ne umdunuz ne buldunuz?

- Daha önceden Gece Kuşu ve Televizyon Çocuğu diye iki program yapmıştık. 2 yıl sonra aynı ekiple yeniden televizyona dönmeye karar verdik. Aslında 2 yıl çok uzun bir süre, kimse televizyona 2 yıl ara vermemeli...Neyse, yeniden döndüğümüzde yapacağımızı biliyorduk. Programa "Zaga" diye Türkçe'de anlamı olmayan bir isim koyduk; hiçbir dilde öyle büyük bir anlamı yok aslında!İspanyolca, Japonca bir de Slavca'da var. Pek bir anlamı yok ama; ünlem gibi bir şey...İnternet'e girip Zaga'ya bakarsanız da bir iç çamaşırı firması buluyorsunuz; çok erotik iç çamaşırları var! 

- Programa girmeden önce kendinizi nasıl hazırlıyorsunuz?Eminim ki çok gergin anlarınızın olup ta tv ye yansıtmadığınız dönemler olmuştur...

- Programa girmeden önce çoğunlukla sevdiğim arkadaşlarımdan benimle röportaj yapmalarını rica ederim; mesela bir gençlik sitesi için! Sonunda sayenizde bu amacıma da ulaştım! Eh, ne de olsa karizmatik bir program öncesinde insanın saatlerce kendinden bahsetmesi hoş bir şey! Mehmet Ali gibi turşu yiyecek halim yok herhalde programa hazırlanmak için... 

- Programınızda ve daha öncekilerde neden eşek yada inek gibi hayvan unsurları kullanıyorsunuz?Yoksa burda insanlara iletilmesi gereken bir mesaj mı gizli? 

- Gece Kuşu programında insanlar programın sembolü olsun diye çok ısrar ettiler. A Takımında nasıl Savaş Ay'ın maymunu var, kuşu da bana benzetirler diye korktum!Bu yüzden istemedim. Öbür programda bir deli dana hikayesi oldu. Danayı stüdyoya sokamadık ve ATV'den istifa ettik. 2 ay ortalarda dolaştık...Daha sonra yeni bir anlaşma yaparak ATV'ye geri döndük. Sonra Zaga başladı. Ona da bir hayvan aradık; eşek olsun dedik...Çünkü eşek benim için çok anlamlı bir hayvan. Gözlerinin çok anlamlı olduğunu düşünüyorum. Kendimi eşşeğe benzettiğim çok olmuştur! Mesela inatçı bir hayvandır, sürekli uçurumun kenarından yürür... 

- Sokakta yürürken insanlar tarafından ne tipte bir ilgi ile karşılanıyorsunuz?

- Cinsel istek duyuyorlar; belli bir yaş grubu tabiii! 

- Teknoloji çok büyük bir hızla gelişiyor , siz bu teknolojiyi ne kadar yakından takip ediyorsunuz,örneğin internetle aranız nasıl?En çok takıldığınız siteler hangileridir?

- Yaşlanmakta olan her erkek gibi teknolojiyi yakalayan oyuncakları çok seviyorum. Özellikle Superonline benim programıma sponsor olduktan sonra internet olayının ne kadar ilerlediğini gördüm. .. İnternet ortamına ilk girdiğimde, yani bundan 3-4 yıl önce, pornografik sitelere saldırdım. Bu konuda yeteri kadar sapıklaştıktan sonra(!) artık kendini bilen bir adam olarak müzeleri ziyaret ediyorum! 

- Aşırıya kaçmadan birazda özel yaşantınızla ilgili bir iki soru sormak istiyorum! Kıskanç mısınız ve sevdiğiniz insanı ne derece kıskanırsınız?

- Bazen hiç kıskanç davranmasam da damarımın tuttuğu da oluyor. İçgüdüsel bir kıskançlığım var sanırım. Bir takım gelip geçer toplumsal vaziyetler yüzündenbize gıpta ettirecek bir kıskançlığım yok. 

- Programda bazen sert bir yapınız olduğu düşünülebiliyor,günlük yaşantınızda bayanlara bakış açınız nasıl?

- Çok yumuşağımdır...Dayak yerim, azar işitirim, beni eve kapatıp aramayanlar, aç bırakanlar olmuştur... Sevdiğim kadın ne istiyorsa onu yaparım. Sabahları kahvaltı hazırlarım, nereye isterse götürürüm. Her an aşka ve sekse hazırım. Programdaki sertliğimin sebebi ise birilerine yaranarak işimi iyi yapıyormuşum havası yaratıyor olmamak için! 

- Sizinle bugüne kadar pek çok röportaj yapılmıştır.Benim sormak istediğim yapılan röportajlarda "keşke.... da sorsaydılar" dediğiniz bir konu ya da sizin anlatmak isteyip de anlatamadığınız bir konu var mı? 

- Hayır yok! Aslında işin doğrusu ben bir şeyler anlatmak istemiyorum, fakat yine de röportajlar yapılıyor. Çevremdeki insanlar değerlendiriyor. Benim için önemli olan röportajı kimin yaptığı. Aptal bir kız gelip de bana "Yıllardır neden siyah giyiyorsunuz?" diye sorunca intihar edesim geliyor. Ama onun dışında senin gibi çok sevdiğim bir arkadaşım, kardeşim benimle röportaj yapınca hoşuma gidiyor. Aynı zamanda yeni açılan bu siteyi ziyaret edenlere de bir şeyler söylemek istiyorum! Biz birbirini seven iki arkadaşız, şu anda bu röportajı yaparken sıkılıyoruz! Bu röportajı şimdi yapmasaydık, çok daha keyif verici şeylerden konuşabilirdik. Mesela; kızlar, internet, müzik... Biz ise sizin için bunlardan vazgeçtik ve birbirimizin değerli vaktini aldık... 

- Bu arada güzel bir kızın silikonlu olup olmadığı nasıl anlaşılır sayın Okan Bayülgen?

- Bana bu soruyu sorduğunuz için teşekkür ederim! Güzel bir kadının silikonlu olup olmadığını anlamak için ona uzaktan, eğer yaklaşabilirseniz yakından, hatta eğer imkanınız varsa bayağı yakından dokunmanız gerekir. Eğer bu hanıma yaklaşma imkanınız yoksa(ki benim var!) , göğüslere bakın; çok biçimli, dik ve güzelse silikondur! Olmaması imkansızdır, çünkü öyle bir kadın çok azdır. Allah'ın işine bakın, güzel olan şeyler hep sahte, gerçek ise çirkin! Bu arada bu düşüncelerimde kesinlikle ciddi değilim, sırf röportaj okunsun diye söyledim!