"Hangisi Karısı? " tiyatroya dönüş mü?
- Öyle birşey degil.Şimdi ben ne yaptım?Konservatuardan sonra Devlet Tiyatrosu'nda çalıstım,sonra istifa ettim ve Tv.'de başka şeyler yapmaya başladım.Şimdi bu,rejisör olarak kariyer yapmak isteyen bir adamın tekrar bir oyun sahneye koyması.Ama sahneye koydugum oyun Hamlet'in ya da Macbet'in tekrar yorumlanması,"Bak yönetmen ne yapmış,olayı nasıl ele almış?"denecek birşey degil.Sonuçta Dormen Tiyatrosu zaten Türkiye'de farsın çok iyi bir temsilcisi.Zaten onlar,hem bütün Ray Cooney oyunlarını,hem bu oyunu oynayagelmişler.Burada ne fark var?Belki farklı bir dokunuş var,belki temposu farklı.Bir yönetmenin "Ben buna dokundum da şöyle yaptım,şöyle ele aldım " diyebilecegi bir oyun degil.Herkesin bildigi gibi kapılar açılar,kapılar kapanır,kapıların arkasında önünde ne oldugunu bilmeyenler,önünde birilerinin ne bildigini bilmeyenler,öyle şaşkınlıklar ve sürprizler vardır.Seyirci herşeyi bilir,hikayeyi oyuncularla birlikte takip etmek hoşuna gider.Aslında illüzyonu yüksek bir tarzdır yine de.Belki de Hamlet'ten daha yüksektir.

Bu oyun size teklif mi edildi,sizin fikriniz miydi?
- Eski arkadaşlarım Tiyatrokare bünyesinde böyle bir oyun hazırlamak istiyorlardı,bana da "Ya sen zeki adamsın,gel bak.Biz bunu biraz degiştirmek istiyoruz,nasıl olacak?"dediler.Bir tür süpervizörmüşüm gibi birşey yaptırmak istediler,fakat olayın içine girmemle beraber lök diye kaldım.

Oyuncu olarak tiyatro planınız var mı?
- Ben yıllardır bunu konuşur dururum,tiyatrocu arkadaşlarımdan da böyle teklifler gelir.Ama bu konudaki eleştirilerde acımasızlık var.Tiyatro küçük birşey,televizyon ona göre büyük.Yani Zaga programını 20 milyon kişi izliyor,tiyatroda bu rakama ulaşmak on yıllar alır.Oynayacagim oyun entellektüel bir oyunsa,küçük bir tiyatroda oynanacaksa ve kendimi tatmin için yapacaksam bile."İşte bak oyunu seyirci aldı,almadı"diye;tiyatro eleştirmenlerince degil de,magazin gazetecileri tarafından eleştirilecek bir iş yapmış olacagım.Ki ben bunu yaptım.Atları da Vururlar oyunu,ben ve Fikret Kuşkan gibi isimlerden oluşan kadrosu nedeniyle Bostancı Gösteri MErkezi'nde oynandı.O oyunun yeri orası degildi.O zaman da çok iyi eleştiriler çıktı hakkımda.Ama öyle almış yürümüş,çok başarılı olmuş bir şey de olmadı.

Bir de tiyatroya bir dönüş var sanki.Ben Hangisi Karısı'nı seyretmek için zor yer buldum.Tıklım tıklım dolu.İsminizin o insanları oraya getirdigine inanıyor musunuz?
- Evet dogrudur,ismim getiriyordur .Ama ismimkaç gün ,kaç hafta getirir?Bir hafta sonra seyirci inişe geçebilirdi;ama olmadı.Demek ki,oynayan arkadaşlarım başarılılar.Tiyatroda seyirci fısıltıyla,kulaktan kulaga tanıtım yapar,öyle gelir.Yani oyun iyi olmazsa,isim hiçbir şey yapamaz.

Peki siz tiyatroyu takip edebiliyor musunuz şu sıralar?
- Bazı oyunlara gidiyorum;ama tek yaptıgım iş tiyatro olmadıgı için benim bir oyuna kalkıp gitmem zor oluyor.Ama bir tiyatro oyuncusu çok daha iyi takip ediyor,çünkü filan arkadaşı bir oyunda oynuyor,o çagırıyor,filan rejisör bir iş yapmış,onu görmesi lazım.Onlar daha iç içe yaşıyorlar.

Bir de tiyatrofobia diye bir kavram gelişti.Özellikle entellektüel çevrelerde.
- Öyle bir tiyatrofobia oldugunu düşünmüyorum.Demek ki zahmet edip gitmiyorlar.Ne olacak ki yani?Tİyatroya giden milyonlarca entellektüel var..Ben tiyatroya gitmiyorum da diyemem,çok yakından izliyorum da diyemem.Yani öyle bir tavır geliştirmiş degilim.O zaman işim ne,niye arkadaşlarımın oyununu sahneye koydum?

Burdaki olay "Arkadaşlarımın oyununu sahneye koydum "mu?
- Tabii tabii.Böyle bir şey öngörmedim ben.Öngördügüm sadece İstanbul Devlet Tiyatrosu müdürüyle iki senedir konuştugumuz,"Okan gelsin burada bir oyun sahneye koysun"du.Bunu konuşup duruyoruz.O sırada bizim çocuklar benim yakama yapışınca ,hadi bakalım ben o tarafa kaydım.Ama hala Devlet Tiyatrosu'nda bir oyun sahneye koyma projemiz var.

Oyun belli mi?
- Farklı farklı oyunlardan söz ediyoruz.Bir Shakespeare piyesi de söz konusu olabiliyor,başka bir şey de.Aslında yapmak istedigim bir proje var,ilginç bir şey,ama onu anlatmak istemem,çünkü güzel,araklanacak bir fikir.

Peki bundan sonra sinemada ne oynayacaksınız?
- Aslında ben şanslı bir adamım.Kendi çagdaşım adamlar arasında yedi tane filmimin olması müthiş bir şey benim için.Çünkü insanlar sonuçta yedi sekiz senedir beni görüyorlar,yedi tane filmim var.Ama bir Tarık Akan'a bakarsan,onda da 120 tane film var!Şimdi çok az film çekilen bir zamandayız.Sürekli senaryolar okuyor olsam da,begendigim ve girmek istedigim bir film olmadı.
Artık iş benim,"Hadi ben kendi filmimi yapayım" dememe dönüyor.Ama bu kadar hızlı gelişmemesi lazım olayların.O cahil cesaretine gerek yok.Çünkü konuları bildiginiz zaman,hakikaten tereddüt ediyorsunuz.Şimdi ben fotograf çekiyorum,bununla ilgili roportaj yapıyorum,hadi fotografçı olmuş oluyorum o roportajdan sonra.Peki o zaman niye profesyonel iş yapıyorsun,diyorlar.E, ne yapacagim?Sokaga çıkıp çember çeviren,burnu akmış çocuk mu çekecegim?Ben moda fotografı denen şeyi ve birçok sanatçının bu mekanizma içinde çalışmasını seviyorum.O zaman bir takım işleri almalı ve profesyonel olarak teslim etmeliyim.Bana o işi veren adam da aynı profesyonellikle o işten-ismimden degil-memnuniyet duymalı ve bu şekilde bu işi ögrenmeliyim.Öyle " makineme film koydum,çıktım oraya buraya baktım,kuş çektim,agaç çektim "le olmaz bu iş.

Biri size yılbaşında hediye etmiş Leica M6'nızı.
- Evet,o benim yeniden bu işe başlamama sebep oldu.Fotograf benim 16 yaş heyecanımdı.Annemin resim çizmesi,benim bu konuda beceriksiz bir herif olmam ve resmi çok sevmemle başladı.Ben bu kadraj problemini zaten bütün hayatımda yaşıyorum.Yaptıgım bütün iş o.Tİyatro da bir kadraj,televizyon da,sinema da,bununla ugraşıyorum zaten.Bu beni süratlendiriyor.Aklıma gelenleri de süratle uygulamamı saglıyor.Elinizde bir hiç var,bir boşluk ve siz bir şey yapıyorsunuz oraya.Tiyatro da öyle, boş bir sahne.O bir kreativite problemi.Durup duruken bir duvara bakıp da şuraya ne yapsam diye düşünen delilerden biriyim.